2 Nisan 2010 Cuma

Dönence

Kusursuz döngü tekrar geceyi davet etti yeryüzüne. Bir gün daha hiç oldu takvim yapraklarında. Her yeniden doğan zaman eskiyi daha da unutturacak bize dönenceler içinde. Ne garip şu yaşam okadar çok yol varki gidilecek insan şaşırıyor.

Levent ADIGÜZEL



UyKu.. ne kadar cezbedici ve bi o kadar da cezalandırıcı bi olgu. İnsan girdimi yatağa vicdanıyla konuşmaya başlar okadar açık sözlü bir arkadaştır ki o bilir en hassas yerini görünmeyen yaralar açar bedeninde.


Levent ADIGÜZEL

Karanlık Lady'm İçin :)

Unutmak mümkün olmuyor biliyorum. Ne kadar büyüsekte hep bir parçamız eskilerde kalıyor, dayanılmıyor yalnızlığa,Onsuzluğa ne kadar unuttum tamam bitti desekte bitmiyor "DÖN GEL" Diyesi geliyor insanın geçmişe..tek bir kelime,en anlamsız şarkı,bir saç teli,göz yaşı her şey onu anımsatıyor.. Hayali terketmiyor yokluğu bile binlerce kez terkediyor. Ölüm tek çare gibi geliyor insana. Uyusam, ya onunla uyansam yeni sabaha, şafağı.. günbatımını ona sarılıp izlesen yada sonsuza kadar uyanmasam diyor. Onunla saçlarım bembeyaz olduğunda bile aynı yatakta uyanma hayalleri kurarken, apansız, saçma sapan bir sebebten ebediyen kaybediyoruz. Biliyorum gözyaşları çare oluyor çoğu zaman en azından biraz olsun rahatlatıyor,Haketmiyor ki insan bu kadar acıyı! Haketmiyor bunca yaşanan karmaşayı.. yine vazgeçemeyen olmaya devam ediyorsun umarsızca.. ve kayıtsız kalamıyorsun hiç bir tepkiye, her sese çığlıkla cevap veriyorsun. Sevmek yetmiyor sadece dimi? sevilmekte istiyorsun delice.. ama bilmiyorsun ki aşk çoğu zaman onu onsuz yaşayabilmektir. işte bunu güzel kılan budur erişememe duygusu.. senin olsa? dizinin dibinde senin gibi sewse köpek kadar sadık olsa yine onu sewdiğin icin onu dusunmekten kacıracakmıydın ındıgın duragı yada "Erişilebilenine" bu kadar cok asık olabılecekmıydın.. kayıtsız kalmasaydı aşkına bırakmasaydı seni yine bu kadar rahat ağlayabilecekmiydin yatagında her gece onun ıcın.. Aşkın ne demek oldugunu bilebilecekmiydin. Yıllarını düşün geçen her saniyeyi hatta yaşadığın onca acıyı,kederi,özlemi senden götürdükleri.. bardak boş değil mi? ama unutma dolu bardak başka bişeyle dolamaz. oysaki boş.. herşeyi kayıtsızca içine almaya onunla bütünleşmeye hazırdır. sen bunu göremiyorsun bardağı bile göremiyorsun içini keşfedemiyecek kadar kendini gömmüşşün toprağın en derinine.. Oysa ki.. bi cıkartıp kafayı soguk havayı yuzunde hıssetsen ve dusunsen biran gelecek olan baharı.. O sıcak güneşi, yağan ilk bahar yağmurlarını toprak kokusu kus sesleri.. don bak dunya'na asla unutma geçmişi.. geleceği hep güzel gör ama önemli olan Şimdiyi en iyi yaşa..

Gece-i Hüzün

Yine uyku ve uykusuzluk arası o anlamsız evrede debeleniyorum. Yatağım vücudumun sıcaklığıyla daha da ısınmaya başladı. Uyku çok davetkâr bir biçimde açmış kollarını beni çağırıyor. “yarı ölüm hali” korkusuzca yaşanıyor her gece yeniden. Nefes alış-veriş sesinden başka hiçbir ses yok kem karanlıkta. Ne hoş! Yenik düşüyor gözlerim yorgunluğa, bedenim gevşeyip bırakıyor kendini, ne nahoş bir tat… Kaybediyorum savaşı ve en nihayetinde teslim oluyorum. Sessizce fısıldıyorum sonra ; “AL BENİ GECE O SICAK KOLLARINA, SAR BENLİĞİMİ, YOK ET TÜM BU KÖHNE DÜŞÜNCELERİ, FETHET TÜM HERŞEYİMLE BENİ. RUHUM SENİNDİR...” Bir güne daha merhaba diyor gözlerim. Suskun dudaklarım, kendime de günaydın diyor. Dingin bedenim, ruhumla eşdeğer ölçüde kalkıyor yalnızlık kokan yatağımdan. Odamda ki kirli, yalanları doğru kılan ayna gerçekleri kusup gülümsüyor bana. Cam bir fanustayım sanki, kendi içimde kendimi izleyip besliyorum. Başarıyorum kalkmayı sonunda… Havada garip bir hüzün var. Kapalı, dingin bir hava sessiz çaresiz… Benim gibi!

Levent ADIGÜZEL

Tamamlanamayan

Boş bir metin belgesi ile başlar tüm o hayaller. Sonra klavyenin sesleri karışır odanın içindeki sessizliğe. Belki kısık sesli bir müzik eşlik eder beraberinde ellere... Yarım kalan şeyler yazılır tamamlanmak için, belkide güzel bir aşk sözü yada sadece içindeki dökülür bembeyaz ekrana. Bir görünüp bir kaybolan fare imleci her harfin arkasında onları oldukları yere çivileyen bir duvardır adeta...
Harfler kelimelere, kelimeler cümlelere dönüşür. Her dönüşüm bir mucizedir ; hayat gibi. Bazen kelimeler yanlış veya eksik yazılır, silinir. tam yeniden yazacakken, farklı bir kelimenin oraya daha uygun olacağı düşünülür. Kararsız kalınır.. çünkü çoğunda yazıların beğendirilme kaygısı vardır. Yavaş yavaş yazı büyümeye başlar bir çocuk gibi beslenir farklı duygularla.. Yazar her yazısını bir çocuğu gibi görür,incitmemeye çalışır en iyisi olmasını ister. Bazen de "maymun iştahlı" çıkar Yazar çocuğunu yarım bırakır tozlu bir kitap sayfası arasına yada bir çöp bidonu soğuklugunda.. Tamamlanamaz büyüyemez o küçük masum yavru.. Can sıkar,mahveder.. Yinede güzeldir yazmak çünkü her yazı, yarım bırakılmış,buruşturulup fırlatılmış,silinmiş bile olsa insanın düşünmesine yardımcı olur ,rahatlatır kendi ile yüzleşmesini sağlar. Heleki ilk denemeler.. hevesle başlanır yazılmaya her 3 4 satırda bir, birilerine gösterilir,heycanlanılır. Güzeldir,denemeye değerdir.
Resim artık yavaş yavaş şekillenmeye başlamıştır. Son cümleler bağlanır. Hayaller artık kısmende olsa betimlenebilmiştir. Yazı kısacık yada sayfaları doldurmuştur hiç önemli değildir. Önemli olan bir hayalin daha aktarılmış olmasıdır ikinci bir kişiye.. ve artık en sonunda hazırdır herşey olmaya tek başına ayakta durma vakti gelmiştir "Küçüğün"... Arka planda dönen şarkıyla beraber yazıda bitmiştir, şimdi sıra karşı taraftadır. En az yazan kadar önemlidir okuyan.

Levent ADIGÜZEL