9 Nisan 2010 Cuma

Çocuk...

İlkbaharın olası dışı hareketleriyle bana üşüdüğümü hissettirdiği bir sabah daha. Rüzgâr hafif bir şekilde ağaçları okşuyor bir anne şefkati misali, yağmur camları vuruyor davetkâr bir biçimde. İnsan ömründen geçen bir gün daha ne acı…Yaşlanıyor kaygılarımız duvar saatinin her tık sesi ile. Bulutlu hava gümüşi renkte ki keskin dişleriyle dünyanın kabuğunu kemirirken, yağmur şevkle yağmayı sürdürüyor. Aniden bir ses ' dısarı baksana, cocuk' diyiveriyor ense dibimde. Bodur, sıska ağaçların, yabani otların arasından yüksek ve göze uzak gelen bir noktada bir cocuk parkı gördü gözlerim; görmek istedi ya da cocuk yoktu icinde, neşe yoktu; kahkaha ve yorulmus zor nefes alan beden hırıltıları yoktu; üzerine basıldıkça uzaklara sacılan çakıl taşları yoktu. ' Çimlere Basma' emir kipini görüp, ' ne duruyoruz, hadi ' diyen keskin zekalı, coskulu haylazlar yok.

Devam Edemiyorum Bir türlü bitmiyor sanki sonu hiç gelmeyecek yazdıklarımın başlıyorum ve yarım kalıyor cümlelerim anlayamıyorum.

Levent ADIGUZEL

1 yorum:

  1. ulan levo burdan başka yorum yapacak yer bulamadım biraz daha atraksiyon istiyoruz :):P

    YanıtlaSil